RÖNTGEN IŞINLARIMucit: Wilhelm Konrad RöntgenTarih: 1895Kaza: Bir elektrik deneyi...Röntgen
gazların içinden geçen elektrik yolunu araştırmak amacıyla
katod ışın tüpüyle deney yaparken
baryum platin siyanürü levhasından yayılan radyasyonun şeffaf olmayan cisimlerin içinden geçebildiğin! Fark etti.
Araştırmalarına devam ederken radyasyonun 15 mm. kalınlığındaki alüminyumdan
daha indirgenmiş yoğunlukta geçebildiğini gördü. Ve bu radyasyona
"X-ışınları" adını verdi. Bugün dünyada Almanya dışında (Almanya'da Röntgenstrahlen olarak adlandırılıyor) bu isimle anılıyor. Bu
daha sonra insan vücudunun iç kısmını gösteren fotoğraflamada kullanıldı. 19. yüzyıl sonlarına doğru savaş alanlarında da kullanılmaya başladı
-----------------------------------------------------------------------
KAOS TEORİSİMucit: Ed LorenzTarih: 1960'larKaza: Bilgisayardaki bozuk çıkış...Amerikalı meteoroloji uzmanı Ed Lorenz'in bilgisayarında anlamsız ve komik veriler belirince
Lorenz bunların her zamanki aksaklıklardan kaynaklandığını düşündü. Ancak hatayla ilgili ipuçlarını elde etmek için kağıttaki çıktıda çalışmaya başladı. Bilgisayarın
başlamak için ilk sonuçları eşleştirdiğini
ancak daha sonra haritayı yok ettiğini gördü. Birden jetonu düştü: Lorenz bilgisayara aynı girdileri ikinci aşamada yüklememiş
bu küçük farklılık da
sonraki birkaç hafta boyunca
tamamen değişik sonuçlar verip durmuştu...
Lorenz böylece
hava durumu gibi küçük olayların bazen çok büyük sonuçlar doğurabileceğini açıklayan "kaos teoremini" bulmuş oldu...
-----------------------------------------------------------------------
RADYOAKTİVİTEMucit: Henri BecquerelTarih: 1896Kaza: Fotoğraf camındaki sislenme...Fransız fizikçi Henri Becquerel
1896 Martı'nda laboratuarındaki çekmecesini açtığında büyük bir sürprizle karşılaştı. Kapkaranlık bir ortamda olmasına rağmen bazı fotoğraf camları bulanıklaşmıştı.
O sırada Becquerel
yeni keşfedilen röntgen ışınları üzerinde çalışıyor ve bazı kimyasallar yardımıyla bunların yayılmalarını sağlamaya uğraşıyordu
ilk aklına gelen
güneş ışığının etkisiyle kristallerin ışını yaydığı ve fotoğraf camını sislendirdiğiydi...
İlk deneyleri onun doğru yolda olduğunu desteklese de hava bozunca olayın seyri birdenbire değişti.
Becquerel
kristallerin güneş ışığından etkilenmesini engellemek için kimyasallar kullanarak camları tekrar çekmeceye koydu. Camları dışarı çıkardığında
uranyumlu kristallerden oluşan camlarda artık sisin bulunmayışına oldukça şaşırdı. Ve bugün "bir atom çekirdeğinin ta*necikler veya elektromanyetik ışımalar yayarak kendiliğinden parçalanması" olarak bilinen radyoaktiviteyi keşfetmiş oldu...
-----------------------------------------------------------------------
PENİSİLİNMucit: Alexander FlemingTarih: 1928Kaza: Havada uçuşan bir küf...St. Mary Hastanesi'nde danışman olarak çalışan ve Alexander Fleming'in hayatta kalan tek meslektaşı
ünlü bilim adamının penisilini 1928 yılında bir rastlantı sonucu bulduğunu anlatmıştı.
Fleming bir deney üzerinde çalışırken
muhtemelen laboratuvarın karşısındaki bardan uçup gelen bir küf mikroskoptaki lamın üzerine konmuştu.
O sırada Fleming
lam üzerinde zararlı bir bakteri türü olan stafilokokları inceliyordu. Dikkatsiz bir bilim adamı bu küfü büyük olasılıkla önünden uzaklaştırırdı
ama o
küfün bakteri üzerindeki etkisini görmek istedi. Sonuç hayret inciydi... Çünkü Fleming
"Penicilim notatum" isimli yeşil küfün bulunduğu bölümdeki bakterilerin öldüğünü fark etmişti...
Daha sonra gerçekkleştirilen testlerde
bu küfün diğer bakteriler üzerinde de etkili olduğu ortaya çıktı. Tavşan
fare ve insanlar üzerinde yapılan testler sonunda
açık bir yan etkisinin de olmadığı görüldü. Ne var ki Fleming
küften sızan maddeyi bir türlü keşfedememişti.
Sonuç olarak 1939 yılında
Oxford'dan Howard Florey ve Ernst Chain bu maddeyi ayrıştırmayı başardılar ve buna "penicilin" adını verdiler. Bu madde
öldürücü bakteriyel hastalıklarla savaşabilen ilk antibiyotik olarak tarihe geçti. Fleming ve diğer iki bilim adamı
1945 yılında Nobel Ödülü aldılar... Çünkü
milyonlarca insanın hayatını kurtaran bir buluş yapmışlardı...
-----------------------------------------------------------------------
ŞOK TEDAVİSİMucit: Julius Wagner-JaureggTarih: 1917Kaza:Mezbaha işçilerinin kesim yöntemi...ECT (Electroconvulsive the-rapy) olarak bilinen elektroşok tedavisi
mezbaha işçilerinin
domuzların elektrikle sersemlemelerinden sonra çok sakin durduklarını fark etmelerinin bir sonucu...
ECTye
beyne elektrik akımı verilmesi suretiyle
depresyon gibi akıl hastalıklarının semptomlarını engellemekteki son çare olarak bakılıyor.
Elektroşok tedavisi fikri
sıtma aşısıyla frengili hastaları te*davi eden Avusturyalı Julius Wagner-Jauregg tarafından geliştirildi.
1927 yılında Nobel Ödülü alan VVagner-Jauregg
bu fikre
"bir sisteme elektrik verilmesinin tedavi edici özellik taşıyacağından yola çıkarak ulaştı. Ve böylece
çok tartışılan şok tedavisi doğmuş oldu...
Aynı zamanda
şizofrenlerin doğal yollardan çarpılmalarının
hastalık belirtilerinin iyileşmesine neden olduğu da belirlenmişti. Psikiyatristler
hastaların beynine elektrik akımı uygulamak yoluyla
anlaşılması güç tedavinin gerçekleştiğini belirtiyorlardı. Ancak ECTnin kısa süreli hafıza kaybına neden olması dışında önemli etkisinin bulunmadığına dair klinik bulgulara az da olsa rastlanıyor. Hastaların tedavi edilmesine yönelik olarak bu yöntem çok uzun zamandan beri kullanılmaya devam ediyor.
-----------------------------------------------------------------------
SAKKARİNMucit: Fahlberg adında bir kimya öğrencisi Tarih: 1879Kaza: Kurallara uymama...1879 yılında Fahlberg adındaki bir kimya öğrencisi
toluol (kömür katranındaki hidrokarbon) türevle*rini araştırırken elindeki maddeyi tattı ve günümüzün yapay tatlandı*rıcısı sakkarin ortaya çıktı.
Diğer iki yapay tatlandırıcı da kaza sonucu keşfedildi. 1937'de Il*linois Üniversitesi öğrencilerinden Michael Sveda sigarasını yaktı ve tatlı olduğunu tespit etti. Ve bu maddenin "cyclamate" olduğunu buldu. Nutra Svveet ise 1965 yılın*da anti nükleer bileşimler araştırılırken keşfedildi...
-----------------------------------------------------------------------
BUCKMİNSTER¤¤¤¤ERMEMucit Harry KrotoTarih: 1985Kaza: Karbon atomunun kilise kubbesine benzemesi...Harry Kroto ve meslektaşları
uzayda varolduğu düşünülen anlaşılması zor yapıdaki karbon atomlarını çözmeye çalışıyorlardı. Laboratuar testleri sonucunda karbonun
60 atomdan oluşan
diğerlerinden daha güçlü ve istikrarlı yapıda olduğu ortaya çıktı.
Cevaplar araştırılırken çalışma gruplarından biri
atomların
mimar Richard Buckminster ¤¤¤¤erln tasarladığı
kubbeli kiliseye benzeyen hexagonlardan oluştuklarını ortaya çıkarmıştı. Bu da Kroto'nun aklına
daha önce pentagon ve hexagonlardan oluşturduğu
"Gece Gökyüzü" modelini getirdi.
O gece
çalışma gruplarından bir bölümü de karbon atomlarını
futbol topuna benzeyecek şekilde birleştirmişti. Ve grup
pentagon ve hexagonların hep 60 sayısında buluştuğunu keşfetti. 60 karbon atomundan oluşan "Buckyball’lar şu anda karbonun temel biçimi olarak değerlendirilirken
Kroto ve meslektaşları 1996 yılında Nobel Ödülü'nü almaya hak kazandılar...